Karısını Döven, İşe Giderken Üzerine Kapıyı Kilitleyen Ve Eşini Babasının Evine Bırakıp Arayıp Sormayan Koca Boşanmaya Neden Olan Olaylarda Tam Kusurludur

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/4504 E. , 2015/6387 K.

-Karısını Döven, İşe Giderken Üzerine Kapıyı Kilitleyen Ve Eşini Babasının Evine Bırakıp Arayıp Sormayan Koca Boşanmaya Neden Olan Olaylarda Tam Kusurludur.

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; onanmasına dair Dairemizin 15.12.2014 gün ve 15382-25686 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
Davacı erkeğin açmış olduğu boşanma davası sonucunda davalı kadının değişik zamanlarda farklı kişilere başka birini sevdiğini, davacıyı sevmediğini, davacı ile zorla evlendirildiğini söylediği, davacı erkeğin ise davalıya baskı uygulayıp götürüp babasının evine bıraktığı ve tarafların ayrı yaşadıkları belirtilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş, yerel mahkemece verilen bu karar davalı kadın tarafından davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle temyiz edilmiştir. Yapılan temyiz incelemesi sonucunda dairemizce hükmün onanmasına karar verilmiş, davalı kadın tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı kadın tarafından 03.10.2012 tarihinde bağımsız tedbir nafakası davası (TMK md.197) açılmış, Ödemiş 1. Asliye Hukuk (Aile )Mahkemesinin 2012/566 esas 2013/39 karar sayılı ilamı ile , erkeğin eşini dövdüğü, eşini işe giderken evin kapısını eşinin üzerine kilitlediğinin anlaşıldığını, davalı-davalı (erkeğin) tanıklarının, davacı (kadının) eşi ile evlenmeden önce köyde başka bir sevdiğinin bulunduğunu ve eşi ile ailesinin zoruyla evlendiğini anlattıklarını beyan ettiklerini ancak davalının beyanlarının soyut içerikli olduğu, davalı ve tanıklarının anlatımına itibar edilmediği belirtilerek eşini baba evine bırakan ve bir daha arayıp sormayan kocanın tedbir nafakası ödemesi gerektiği gerekçesi ile kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmiş, karar temyiz incelemesinden de geçerek 14.06.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Bağımsız tedbir nafakası davasında kadına bir kusur yüklenilmediği gibi, davalı (erkeğin) ve tanıklarının anlatımlarına itibar edilmediği de belirtilmiştir. Bu durumda davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında, tedbir nafakası davasında itibar edilmeyen tanıkların beyanlarına itibar edilmesi ve bu beyanlar esas alınarak kadına kusur yüklenilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla tüm dosya kapsamından eşini döven, işe giderken evin kapısını eşinin üzerine kilitleyen ve eşini babasının evine bırakıp bir daha arayıp sormayan kocanın boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu , kadının atfı kabil bir kusurunun varlığının ispat edilemediği anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK.md. 166/2) Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır Ne var ki bu husus ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından davalı kadının karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 15.12.2014 tarih, 2014/15382- 25686 esas-karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, ve hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple davalının karar düzeltme talebinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442. maddesi uyarınca kabulüne, Dairemizin 15.12.2014 tarih, 2014/15382 esas, 2014/25686 karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 02.04.2015

Ayrıntılı bilgi için Kayseri Boşanma Avukatı, Ağır Ceza Avukatı, Miras Hukuku, Aile Hukuku, Ceza Hukuku, Taşınmaz Hukuku Avukatı alanında uzman avukatlarımızın bulunduğu Güneş Hukuk ve Danışmanlık Avukatlık Ofisine ulaşabilirsiniz…

Yorumlar kapalı